19 Mart 2008 Çarşamba

Kızsam kızamam, ne yapalım!

Bazen o kadar sinirli oluyorum ki kendimden nefret ettiğim bile oluyor. Irsi bu diyip sıyrılmayı çok seviyor genelde insanlar bu tür şeylerden. Kimi zamanlar ben de bu kolay yolu tercih ediyorum ama ırsiliğinin dışında başka etkenlerde yok mudur sinirli olmamız için?

Hiçbir şeyi değiştiremiyor olmak feci derecede asabımı bozuyor. İşte o anda bir şeyleri değiştiriyorum genelde ama hep olmaması gerektiği şekilde değişmiş oluyor. Kendimi durdurma şansım olmuyor. Sinirle kalkan, oturamıyor bile. Böyle dediğime göre az biraz ders almış olsam gerek.

Biraz evvel yine kızdım, ne yapsam bilemedim. Kızgınlığımı göstermemek için direndim ve başardım ama bu defa da kızmama yol açan kişi bana kızdı. Öyle bir kaos ki... Neticede şu anda iki insan birbirine kızmış durumda. Birisi sözlerin tutulmamasına kızarken diğeri görmezden gelinmeye kızmış durumda. İşin ilginci muhtemelen sadece ben kızıp gürlemiş olsam, çok benzer bir sonuç roller değişerek gerçeklenmiş olacaktı. Bir taraf içten içe kızarken, diğeri kızgınlığını aleni bir şekilde göstermiş olacaktı. Sonuçta iki tarafta kızgın olacaktı. Başka yolu yok mu bunun?

Atsam diyorum bazen, evet düşünüyorum bunu ama atamıyorum bir türlü. Aile bireylerinde çok görülür bu olay. Birisine ne kadar kızarsanız kızın, bu sizin çocuğunuz, kardeşiniz, anneniz veya babanız ise o zaman atmak o kadar kolay olmaz. Hatta bu kişi olabildiğince kötü olsa bile elleriniz titrer, soğuk terler dökersiniz. Zarar gören kendiniz bile olsanız a-ta-maz-sı-nız!
Peki, ya hiçbir kan bağınızın olmadığı birisini? Salt sevgi ile dayanma gücü aşılanır mı insana?

Bilmem, birazdan göreceğiz.

Hiç yorum yok: