26 Mayıs 2008 Pazartesi

Lanet günü

Dur biraz aslında bugün benim doğum günüm? Yok canım doğum günüm olsa birileri arayıp doğum günümü kutlardı. Şimdi böyle söyleyince çok üzücü göründü, dur yumuşatayım. İki kişi aradı yalnızca. Kuzenlerimden ikisi. Sevgilimle kaç gündür doğum günü konuşmaları yapıyor olsak bile akrep yelkovanla sevismeden uyumak istedi. Aslında benim için sorun değildi, uyumak istedikten sonra uyuyabilirdi ve o an benim doğum günümü kutlayabilirdi ama unuttu. Sabaha görünce muhtemelen defalarca özür dileyecek, belki de hiç özür dilemeyecek sadece unutmuşum diyecek. Peki, ne yaparsa yapsın bugün yaşadığım burukluk geçecek mi? Çok zor, pek zannetmiyorum açıkçası.

Yıl boyu kaç doğum gününü kutladım bilmiyorum. Şu an 36 dakika geçmiş durumda ve doğum günümü kutlayan iki kişi var. Birisi aradı, diğeri mesaj attı. Ne yalan söyleyeyim canım fena halde sıkıldı böyle olmasına. Bu seneye özgü bir şey değil aslında bu. Sene boyu sevdiğim birçok insanın doğum gününü kutlarım ve genelde bazıları hatırlar benim doğum günümü. Karşılık bekleyerek yaptığım bir şey değil doğum günü kutlamak ama insan bu, defolu ruhu, her halükarda bir geri dönüş bekliyor.

Çok sevdiğim bir arkadaşım dün akşam geç saatlerde aradı, zannettim ki doğum günümü kutlayacak. Bir şeyler sormak için aramış, biraz da hal hatır sordu, sonra kapattı telefonu. Yelkovanla akrebin sevişmesini bekledim, aramadı yeniden.
Şimdi bir başka arkadaşımla, ki onu da çok severim, konuşuyorum. O da hatırlamadı doğum günümü. Araması, mesaj atması da gerekmiyor halbuki onun. Boşlukları ve noktayı sayacak olsak toplam 24 kere klavyeye basacak, boşluklara ve noktalama işaretlerine günümüz gençliği gibi riayet etmese 20 karakter. Zaten hepsi beşer karakterden oluşan kelimeler. Çok zor değil kısaca.

Birazdan uyuyacağım uyandığım günde, şu an niyeyse uyuduktan sonra uyanmak istemiyorum. Feci derecede yalnız hissediyorum kendimi. İyi ki kimse okumuyor bunları, okusa intihar edecek sanıp velveleye verirdi ya da ne bileyim vermezdi...

1 Mayıs 2008 Perşembe

Dostluk > arkadaşlık > herhangi bir kimse

Hayatın koşuşturmacasına yine yetişemez oldum. Sabahları uyuyup akşamları kalkmamın bunda etkisi yadsınamaz muhtemelen. Dostlarımı aramadığım için arkadaş sınıfına dönüşenler oluyor. Biraz kendimi ve programımı (uykumdan feragat ederek) sıklaştırarak onlarla daha çok görüşeyim dedim... Dedim demesine ama telefonda, yüzyüze ne konuşacağımı bilemedim. Dost dediğin 10 sene sonra bile görsen konuşacak bir şeyler bulacağın insandir. En azından şimdiye kadar ki dostlarım hep bu şekildeydi. Ne değişti bilmiyorum ama konuşacak şeyleri çarçabuk bitirdim. Oturdum önce sessizce, bir şeylerin aklıma gelmesini dilerken dedim ki bu dostluk artık bitmiş.

Arkadaş oldu nitekim kendisi. Arkadaş olarak görüp fazla derinlere dalmadan konuşunca konuşacak bir şeyler kendiliğinden olmasa bile su yüzüne çıkmaya başladı.

Arkadaşlarımdan bazılarını aradım, telefonlarına cevap vermeyenler oldu. Açıp şu an meşgulüm diyenler. Say say bitmez. Sonuçta programımı sıkıştırıp kendimi zora sokmama değecek pek insan kalmadığını gördüm etrafımda. Elde birkaç tane kaldı dost, birkaç tane de iyi arkadaş. Umarım bir süre sonra onları da kaybetmem.

Geçmişe dönüp bakıyorum; gördüğüm şeyleri özlemiyorum dersem yalan olur. Çok değil bundan 3-4 sene önce arkadaşlarımla görüşmeye yetişemiyordum. Heryere, herkese yetişmeye çalıştıkça canlandığımı hissediyordum. Şimdi ise kökleri kurumuş bir ağaç gibi oturup aranmayı bekliyorum. Sanırım suyumu çok kaçırdılar, köklerin ondan kurudu...

Öyle de saçma sapan bir yazıydı işte bu.