12 Ocak 2010 Salı

Yaptığım hatanın, koyunlara etkileri ve özür

Kendime kızmakla bazen hata mı ediyorum diye düşünmeden edemiyorum. Koyun misali birisini takip edip duran salakları gördükçe boşuna kızıyorsun kendine oğlum, boşver diyorum. Sonuçta yaptığın hataları fark eden bile çıkmıyor.
Bilgiyi öyle koşulsuz kabul ediyor ki insanlar şaşmamak elde değil. Birisi biraz duygu yoğunluğuyla bir şeyi dile getirdi mi hiçbir uğraşı göstermeden onu doğru kabul ediyoruz. Bilmiyorum farkında mısınız ama yaşadığımız çağ dezenformasyon çağı. Hiçbir bilgiye asla tam olarak güvenmeyin! Misal bu bilgiye de güvenmemeniz gerekiyor. Buna da, buna--

Niye böyle saydırdığıma geleyim bari. Bir aklıevvel geçtiğimiz haftalarda ekşi sözlük üzerinde bir başlık açmıştı. Konu trafik kazasında ölen bir ekşi sözlük yazarının "orospu" olup olmadığıydı. Başlığı ilk gördüğümde beynimdeki nöronlar çarpışarak karşıma bir görüntüyü, harfler dizilimini getirdi. Sonuçta öldüğünü bildiğim bir ekşi sözlük yazarının rumuzu gözlerimin önünde beliriverdi. Ölümü, oldukça yakın zamanda gerçekleştiği için ve üstelik oldukça dikkat çekici olduğu için bir şekilde aklımda yer etmiş.
Sonucunda ölen birisinin arkasından bu şekilde saydırmanın doğru olmadığını düşünerek duygu patlaması eşliğinde oldukça ağır bir yazı yazdım. O ana kadar kimsenin umurunda olmayan konu -ki beş ila on dakika kadar ara vardı sanırım benim o entry'i girmem arasında-ilgi çekici oluvermişti.

Şimdi burada bir es verip olayı geriye sarıp beynimden geçenlere birkaç ek yapayım. Sonucunda bu yazının yazılış sebebini anlayın!

Olan bitende duyrulmamış olsa bile ölen şahsın bir trafik kazasında feci şekilde can vermesi ve isminin nispeten farklı olması hasebiyle konu zihnimde yer etmiş. Çerkesce olduğunu sonradan öğrendiğim ismi ile hakkında girilen entrylerin bazıları neticesinde şahsın cinsiyetini kadın olarak resmetmiştim. Buraya kadar bir sorun yok gibi görünüyor ama aslında sorun da tam olarak burada. Ölen şahıs bir kadın değil, bir erkek.
Başlığın içerdiği anlam net olmasa bile şimdilerde orada olmayan, uçurulan şahsın entry'sinde tek bir cinsiyete gönderme vardı: kadınlara.
Hadi bu neyse, sonrasında gelen onlarca mesajın bazılarında kişinin kim olduğu sorulmuştu. Hepsine şahsın ismini ve rumuzunu söylemiştim. Buna rağmen içlerinden birisi de çıkıp "iyi de bahsi geçen kişi erkek" demedi. Akşam "ssg" gelip bir mesaj atana değin de kimse bu konuda bir şeyler söylemedi. Herkes tek bir ağızdan malum yazarın uçurulması gerektiğini bağıra çağıra dile getiriyordu yalnızca. Ellerinde meşaleler olan köylüler yaratmış gibi hissediyorum. Linç kültürü böyle bir şeydir işte. Neye, niye karşı çıktığınızı bilmeden, koyun misali köyün "insanları" olarak birilerini kurban etmeye çalışılır.

Şimdi olaya dönüp baktığımda kocaman bir ironi görüyorum. Yaptığım hatanın, dolduruşun mesnetsiz olduğunu ve benzemekten ölesiye imtina ettiğim insanlara benzediğimi; nihayetinde kendime ders verme amaçlı uzaklaşmam gerektiğini şurada yazmıştım. Sonuçta kimsenin arkasından var olsun ya da olmasın bu türden sözler edilmemeli kabul ama bu farklı bir şey, gerçekten var olan bir olay hakkında atıp tutar gibi yapmak ayrı bir şey.

Hadi ben yaptım bir hata ve olayı bok ettim. Bir tane Allah'ın kulu da çıkıp beni düzeltmez mi? Şimdi diyorum ki keşke hatamı anladıktan hemen sonra ilgili başlığa şimdi yazdığıma benzer bir şeyler yazsaymıştım.

İroni bu ya, onu da okumayıp olayı yumuşak yerlerinden anlayanlar çıkardı!

Son olarak diyorum ki benim yaptığım hatayı, sanki değişmez doğruymuş gibi ilgili kişi ile ilişkilendirip durmayın! Koyun olmaktan vazgeçin. Gördüğünüz her halta sazan gibi atlamayın!

Öyle veya böyle kendimi bu konuda çok rahatsız hissediyorum. En basitinden cinsiyetini yanlış bildiğim kişinin ailesinden ve tanıdıklarından özür diliyorum. Farkında olmasalar bile ben kendimce ve mesaj atanlara ilettiğim şekliyle olayı onunla örtüştürdüm. Gerçekten böyle büyük bir hatayı yaptığım için kendimden nefret ediyorum.
Gelelim ekşi sözlük'ten uçurulan kişiye yaptığım ithamlara. Maalesef o konuyla ilgili yanlış olsa bile kendisinden özür dileyecek değilim, zira kendisinin çok daha ağırlarını hak ettiğini düşünüyorum. Üzüntüm çok daha ağırlarını "doğru" bir dayanak noktasına yaslanarak söylemiş olamamak.